57-el-HADÎD
Arapça'da demir anlamına gelen "hadid" kelimesiyle isimlenen ve demirin
önemine işaret ettiği için bu adı alan sûre Medine'de inmiştir. 29 (yirmidokuz)
âyettir.
58-el-MÜCÂDELE
Medine'de inmiştir; 22 (yirmiiki) âyettir. Adını, ilk âyetinde geçen
"tecâdilü" kelimesinden alır.
59-el-HAªR
Medine'de inmiştir. 2 - 7. âyetlerinde yahudi kabilelerinden
Nadîroğullarının sürülmeleri hakkında bilgi verdiği için bu adı almıştır. 24
(yirmidört) âyettir.
60-el-MÜMTEHINE
Adını, 10. âyette geçen "imtehınû" kelimesinden alan bu sûde Medine'de
inmiºtir; 13 âyettir.
61-es-SAFF
Adını, müminlerin saf tutarak Allah yolunda savaştıklarını bildiren 4.
âyetinden almıştır; Medine'de inmiştir; 14 (ondört) âyettir.
62-el-CUM'A
Adını, 9. âyetinde geçen "cum'a" kelimesinden alır. Medine'de inmiştir;
11 (onbir) âyettir.
63-el-MÜNÂFİKÛN
Medine'de inmiştir; 11 (onbir) âyettir. Münafıkların davranışlarından
söz ettiği için bu adı almıştır.
64-et-TEĞÂBÜN
Medine'de inmiştir; 18 (onsekiz) âyettir. Adını, dokuzuncu âyette geçen
ve aldanma, kâr-zarar manasına gelen "teğâbün" kelimesinden alır.
65-et-TALÂK
"Talâk", boşama anlamına gelir. Sûre boşama konusunu ihtiva ettiği için
bu ismi almıştır; Medine'de inmiştir. 12 (oniki) âyettir.
66-et-TAHRÎM
Adını Hz. Peygamber'in bazı yiyecekleri kendisine yasakladığını anlatan
birinci âyetten alır. Medine'de nâzil olmuştur, 12 (oniki) âyettir.
67-el-MÜLK
Mekke'de nâzil olmuştur; 30 (otuz) âyettir. Adını, birinci âyetinde
geçen "el-mülk" kelimesinden almıştır. Ayrıca Tebâreke, Münciye, Mücâdele,
Mâni'a, Vâkiye adları ile de anılır. Bu sûreyi her gece okuyanın, pek büyük
sevaba nâil olacağına ve sûrenin faziletlerine dair hadisler vardır.
68-el-KALEM
Mekke'de nâzil olmuştur, 52 (elliiki) âyettir. "Nûn" sûresi diye de
anılır. Adını ilk âyetindeki "kalem" kelimesinden alır.
69-el-HÂKKA
Mekke'de nâzil olan bu sûre, 52 (elliiki) âyettir. Adını, ilk âyetindeki
"el-hâkka" kelimesinden almıştır. "Hâkka"ya değişik manalar verilmiştir. "Hak"
kökünden geldiği için, hepsinde hak ve hakikat manası vardır. Daha çok "kıyamet"
manası verilmektedir.
70-el-MEÂRİC
Mekke'de nâzil olan bu sûre, 44 (kırkdört) âyettir. Adını, üçüncü
âyetindeki "el-meâric" kelimesinden almıştır. Meâric, "ma'rec"in çoğulu olup
"yükselme dereceleri" demektir.
71-NÛH
Mekke'de nâzil olmuştur; 28 (yirmisekiz) âyettir. Hz. Nuh'un ilâhî elçi
olarak gönderilişi ve mücadeleleri anlatıldığından sûre bu ismi almıştır.
72-el-CİNN
Mekke'de nâzil olmuştur: 28 (yirmisekiz) âyettir. Cinlerin Kur'an
dinleyip hidayete geldikleri anlatıldığından, sûre bu ismi almıştır. Hz.
Peygamber, amcası Ebu Talip ve eşi Hz. Hatice'yi kaybettikten sonra Tâif'e
gitmiş, orada çirkin davranışlarla karşılaşmıştı. Bu sıralarda Kureyş müşrikleri
de müslümanlara karşı düşmanlıklarını iyice arttırmış bulunuyorlardı. işte Tâif
dönüşünde nâzil olarak Resûl-i Ekrem'e teselli veren bu sûre, yalnız insanların
değil, cinlerin de Kur'an'a tâbi olduklarını bildiriyor, İslâm'ın
muzafferiyetini müjdeliyordu.
73-el-MÜZZEMMİL
Mekke'de nâzil olmuştur; 10, 11 ve 20. âyetlerinin Medine'de nâzil
olduğu rivayet edilmiştir. 20 (yirmi) âyettir. Sûre, adını, ilk âyetindeki
"el-müzzemmil" kelimesinden almıştır. "Müzemmil" örtünüp bürünen demektir.
74-el-MÜDDESSİR
Mekke'de nâzil olmuştur; 56 (ellialtı) âyettir. Sûre, adını ilk
âyetindeki "el-müddessir" kelimesinden almıştır. "Müddessir", örtüsüne bürünen,
sarınan demektir. Hz. Peygamber'e hitap eden ilk âyet, Müzzemmil sûresinden önce
nâzil olmuştur.
75-el-KIYÂME
Mekke'de nâzil olan bu sûre, 40 (kırk) âyettir. Adını, ilk âyetinde
geçen "el-kıyâme" kelimesinden almıştır.
76-el-İNSÂN
Mekke'de veya Medine'de nâzil olduğuna dair rivayetler vardır; 31
(otuzbir) âyettir. Adını ilk âyetinde geçen "el-insân" kelimesinden almıştır.
"Hel etâke", "ed-Dehr", "el-Ebrâr" ve "el-Emşâc" isimleri ile de anılır.
77-el-MÜRSELÂT
Mekke'de inmiºtir. 50 (elli) âyettir. "Gönderilenler" anlamına gelen
"el-mürselât" kelimesi ile başladığı için sûre bu adı almıştır. Müfessirler,
"gönderilenler"den maksadın, âlemin idaresi ile görevli bir kısım melekler veya
rüzgârlar, yahut peygamberler, yahut da Kur'an âyetleri olabileceğini
belirtmişlerdir.
78-en-NEBE'
Meâric'den sonra inmiştir; ilk Mekkî sûrelerden olup 40 (kırk) âyettir.
"Nebe' " haber demektir. Kıyamet haberlerini ihtiva ettiği için bu ad
verilmiştir.
79-en-NÂZİ'ÂT
Nebe' sûresinden sonra Mekke'de inmiştir; 46 (kırkaltı) âyettir. Adını,
"söküp çıkaranlar" manasına gelen "nâziât" kelimesinden alır. Ana fikir olarak
kıyameti konu edinir. Cenab-ı Allah, sûrenin başında, kendilerini, ilk beş
âyette belirtilen güç ve melekelerle donattığı varlıklara yemin etmektedir.
80-ABESE
Mekke'de inmiştir, 42 (kırkiki) âyettir. Adını, "yüzünü ekşitti,
buruşturdu" anlamına gelen ilk kelimesinden almıştır. Bu sûrenin iniş sebebiyle
ilgili olarak şöyle bir hadise nakledilmiştir: Efendimiz; Velîd, Ümeyye b.
Halef, Utbe b. Rabîa gibi Kureyş'in ileri gelenlerine İslâm'ı anlattığı bir
sırada âmâ olan Abdullah b. Ümmü Mektum gelir ve "Yâ Resûlallah! Allah'ın sana
öğrettiklerinden bana da öğret" der. O esnada Resûlullah (a. s.) cevap vermez.
Çünkü Kureyş'in bu ileri gelen kimseleri, zaten kendilerine özel muamele
edilmesini istiyorlardı. Efendimiz onları gücendirmek istemedi. Abdullah tekrar
seslenince elinde olmayarak yüz hatları değişti. Bu esnada onlar kalkıp
gittiler. Biraz sonra bu âyetler geldi. Resûlullah'ın bazı davranışlarını tenkit
ve onu ikaz mahiyetinde gelen bu ve benzeri âyetler, onun hak peygamber olduğuna
en büyük delildir. Zira hiç kimse kendisini bu ºekilde tenkit etmez.
81-et-TEKVÎR
Mekke'de inmiştir, 29 (yirmidokuz) âyettir. Sûrenin başında güneşin
dürülmesinden söz edilmiş ve adını da buradan almıştır. Sûrenin söz dizisinde,
ihtiva ettiği konuya ilişkin anlamları yankılandıran ve güçlendiren mükemmel bir
musikî taklit edilemez bir âhenk vardır.
82-el-İNFİTÂR
Nâziât sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 19 (ondokuz) âyettir. Manası
"yarılmaktır"tır. Göğün yarılmasından söz ederek başladığı için bu adı almıştır.
Konusu ahiret âlemidir.
83-el-MUTAFFİFÎN
Mekke'de inmiştir, 36 (otuzaltı) âyettir. Ölçü ve tartılarında hile
yapanları kötüleyerek başladığı için bu adı almıştır.
84-el-İNŞİKAK
İnfitâr sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 25 (yirmibeş) âyettir. Göğün
yarılmasından söz ettiği için bu adı almıştır.
85-el-BÜRÛC
Şems sûresinden sonra Mekke'de inmiştir; 22 (yirmiiki) âyettir. "Bürûc",
burc kelimesinin çoğuludur. Sûrede burçları olan gökyüzüne, kıyamet gününe ve o
güne tanıklık edecek olanlarla, yine o gün müşahede edilecek olaylara yemin
edildikten sonra Yemen'de geçmiş bir olaya temas edilir: Yahudi Zûnuvas ve
adamları, yahudiliği kabul etmeyen Necran hıristiyanlarını, Hendek içinde
yakılmış bir ateşe atarak yakarlar ve yanmakta olan insanları seyrederler. Bu
şekilde işkence ile yakılıp öldürülen kimseler inançları uğrunda
ölmüşlerdir.
86-et-TÂRIK
Beled sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 17 (onyedi) âyettir. Adını, 1.
âyette geçen "târık" kelimesinden alır. Târık, geceleyin gelen, şiddetlice
vuran, kapı çalan demektir. Sûrede geçen târık ise gece fazla ışık saçan yıldıza
denir ki, bu, sabah yıldızıdır. Mecâzî olarak da ünlü kişiye denir. Bir edebî
sanat olarak cahiliye devri geceye, o devirde gelen Hz. Peygamber de geceyi
aydınlatan ve sabahı müjdeleyen sabah yıldızına benzetilmiş olabilir.
87-el-A'LÂ
Allah'ın "Yüce" anlamındaki adıyla başladığı için "el-A'lâ" denilen bu
sûre 19 (ondokuz) âyet olup, Mekke'de inen ilk sûrelerdendir. Cenab-ı Allah bu
sûrede kâinatın esrarını, oluşunu, işleyişini özlü bir anlatımla ifade
etmiştir.
88-el-ĞÂŞİYE
Adını, ilk âyette geçen ve her şeyi saran, kaplayan, dehşeti her şeye
ulaşan kıyamet günü anlamına gelen "ğâşiye" kelimesinden alır. İlk gelen
sûrelerden olup, Zâriyât sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. Bu sûrede kıyamet
ve ahirete ait haberler vardır. ayrıca Allah'ın varlığını anlamaya yardım edecek
bazı kevnî deliller serdedilmiştir. Hayatın bir plan ve program içinde akıp
gittiği, bu akışın sonunda Allah'a varılacağı ve O'nun katında hesap verileceği
anlatılır. 26 (yirmialtı) âyettir.
89-el-FECR
Fecr, tan yerinin ağarması ve şafak manasına gelir. Fecr sûresi, Leyl
sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 30 (otuz) âyettir. Bu sûrede eski kavimlere
ait kıssalar hatırlatılır. İnsanoğlunun kötülüğe yönelmekte olduğu belirtilerek
bunun kötü sonucu, dünya hayatından sonraki hayat ve oradaki durumlar kısaca
anlatılır.
90-el-BELED
Mekke'de Kaf sûresinden sonra inmiştir. 20 (yirmi) âyettir. Adını, ilk
âyette geçen, Mekke'yi anlatan ve "şehir" anlamına gelen "beled" kelimesinden
almaktadır. Bu sûrede insanın yaratılışından, onun bazı davranışlarından, insana
verilen üstün vasıflardan, o vasıfları iyiye kullanmayanın kötü âkıbetinden,
iyiye kullananların da mutlu geleceklerinden söz edilir.
91-eº-ªEMS
Kadir sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 15 (onbeş) âyettir. Adını,
sûrenin ilk kelimesi olan ve "güneş" anlamına gelen "şems"ten alır. Bu sûrede
insanın yaratılışında var olan iki özellik ele alınır: İyilik ve kötülük.
İnsanın yaratılışında, iyi olmak da kötü olmak da kabiliyet olarak vardır.
92-el-LEYL
Geceye yeminle başladığı için "Leyl" denilmiştir. Mekke'de inmiştir, 21
(yirmibir) âyettir. Bu sûrede insanoğlunun iki zıt davranışından, cömertlik ve
cimrilikten bahsedilir. İmanlı olmakla cömertlik, imansızlıkla cimrilik
arasındaki ilişkiye dikkat çekilir.
93-ed-DUHÂ
Duhâ, kuşluk vakti demektir. Sûre, adını ilk ayette geçen bu kelimeden
alır. Fecr sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 11 (onbir) âyettir. Sûrede âhir
zaman Peygamberinin hususiyetlerinden biri yani yetim oluşu ele alınır ve
kendisi teselli edilir.
94-el-İNŞİRÂH
"İnşirâh" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir. Duhâ
sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Bu sûrede
Peygamberimizin, çocukluğunda risalete hazırlamak üzere kalbinnin açılıp
arıtılmasından söz edilmektedir. Ayrıca, onun getirdiği dindeki kolaylıklara
dikkat çekilerek Allah'a ºükretmeye teºvik edilmektedir.
95-et-TÎN
"Tîn", dağ adı veya incir demektir. Bürûc sûresinden sonra Mekke'de
inmiºtir, 8 (sekiz) âyettir.
96-el-ALAK
Alak, insanın yaratılış safhalarından olan aşılanmış yumurtayı ifade
eder. Bu sûreye "İkra' sûresi" de denir. Mekke'de inmiştir; 19 âyettir. İlk 5
âyeti, Kur'an'ın ilk inen âyetleridir. Bu sûrede okumanın, öğrenmenin üstünlüğü,
insanın yaratılışı, kalemin özelliği, bunların insana Allah'ın ihsanı olduğu,
insanın bunları düşünmesi, Rabbine itaat etmesi gerektiği, aksi halde azaba
dûçar olacağı anlatılır.
97-el-KADR
Kadir gecesinden söz ettiği için bu adı almıştır. Abese sûresinden sonra
Mekke'de inmiştir. 5 (beş) âyettir. Sûrede, Kadir gecesinden, onun faziletinden,
o gecede meleklerin yeryüzüne iniºinden bahsedilir.
98-el-BEYYİNE
Açık delil manasına gelen ve birinci âyette geçen "beyyine" kelimesi
sûreye ad olmuştur. Talâk sûresinden sonra Medine'de inmiştir, 8 (sekiz)
âyettir. Bu sûrede kâfirlerden ve müşriklerden söz edilmiş, onların bazı
davranışları anlatılmış, inanan ve iyi işler yapanların kurtuluşa ereceği ifade
edilmiºtir.
99-ez-ZİLZÂL
Deprem demek olan "zilzâl", sûrenin ilk âyetinde geçer. Nisâ sûresinden
sonra Medine'de inmiştir, 8 (sekiz) âyettir. Kıyametin kopmasından, insanların
yeniden dirilip hesap vermelerinden, herkesin -iyi ya da kötü- ettiğini
bulacağından bahseder.
100-el-ÂDİYÂT
Âdiyât, koşan atlar demektir. Asr sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 11
(onbir) âyettir. Bu sûrede insanoğlunun nankörlüğünden, kıyamet günü ortaya
çıkacak acıklı durumdan söz edilir.
101-el-KÂRİA
Kâria, kapı çalan demektir ve kıyamet kasdedilmiştir. Kureyş sûresinden
sonra Mekke'de inmiştir, 11 (onbir) âyettir. Bu sûrede, kıyametin kopuşunda
meydana gelecek olaylardan ve insanın âkıbetinden söz edilmiştir.
102-et-TEKÂSÜR
Tekâsür, çokluk yarışı ve çoklukla övünmek demektir. Kevser sûresinden
sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Cahiliye Arapları, mal, evlât ve
akrabalarının çokluğunu bir gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta
yaşayanlarla yetinmeyip kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de isbat etmek
için kabirlere gider, ölmüş akrabalarının çokluğuyla övünürlerdi. Sûrede onların
bu tutumu eleştirilmekte ve gerçek üstünlüğün ahirette ortaya çıkacağı
belirtilmektedir.
103-el-ASR
Asr, yüzyıl, ikindi vakti ve meyvenin suyunu çıkarmak gibi manalara
gelir. "Asr"a yemin ile söze başladığı için bu adı almıştır. İnşirâh sûresinden
sonra Mekke'de inmiştir. 3 (üç) âyettir. Sûrede kurtuluşun imana, iyi işler
yapmaya hakkı ve sabrı tavsiye etmeye bağlı olduğu anlatılmıştır.
104-el-HÜMEZE
Hümeze, birini arkasından çekiştirmek, onunla alay etmek, kırmak ve
incitmek manalarına gelir. Kıyamet sûresinden sonra Mekke'de inmiºtir, 9 (dokuz)
âyettir.
105-el-FÎL
Kâbe'yi yıkmak isteyen Ebrehe'nin fillerle hücumunu konu edindiği için
bu adı almıştır. Kâfirûn sûresinden sonra Mekke'de inmiºtir, 5 (beº)
âyettir.
106-KUREYª
Kureyş'e cahiliye devrinde verilen bazı imtiyazlardan bahsettiği için bu
adı almıştır. Tîn sûresinden sonra Mekke'de inmiºtir, 4 (dört) âyettir.
107-el-MÂÛN
Mâûn, zekât vermek yahut bir şeyi geçici olarak kullanması için birine
vermek şeklinde yardım demektir. Âlimlerin çoğuna göre tamamı Mekke'de inmiştir,
7 (yedi) âyettir. Dini yalanlayan, iyilikten uzak duran kimseler hakkında
inmiştir.
108-el-KEVSER
Kevser, çok nimet demektir; ayrıca cennette bir havuzun da adıdır.
Âdiyât sûresinden sonra Mekke'de inen bu sûre 3 (üç) âyettir. Erkek çocukları
yaşamadığı için Peygamberimize müşrikler, nesli kesik manasına "ebter" dediler.
Sûrede buna cevap verilmiştir.
109-el-KÂFİRÛN
Kâfirlerden söz ettiği için bu adı almıştır. Mâûn sûresinden sonra
Mekke'de inmiştir, 6 (altı) âyettir.
110-en-NASR
Nasr, yardım demektir. Sûrede Allah'ın Hz. Peygamber'e yardım ederek
fetihlere kavuşturduğu ifade edildiği için bu adı almıştır. Bu sûre, Mekke'nin
fethi sırasında inmiş olmakla beraber Medine devrinde yani hicretten sonra
indiği için medenî (Medine'de inen) sûrelerdendir. 3 (üç) âyettir. İslâm
zaferini haber verir. İbn Ömer'den gelen rivayete göre bu sûre indikten sonra
Peygamberimiz seksen gün yaşamıştır.
111-TEBBET
Tebbet, "kurusun" manasına bedduadır. Ebu Leheb hakkında inmiştir. Zira
o, eziyet etmek kasdıyla Resûlullah'ın yoluna gizlice diken koymuş, bu işte
kendisine karısı da yardım etmişti. Sûre, "Mesed sûresi" diye de anılır. Fâtiha
sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 5 (beş) âyettir. (Bir rivayete göre Şuarâ
sûresinin 124. âyeti gereğince Efendimiz yakın akrabasını çağırarak, onları
İslâm'a dâvet etmişti. Amcası Ebû Leheb galiz sözler sarfederek, "Bizi bunun
için mi çağırdın?" demişti. Bunun üzerine bu sûre indi.)
112-el-İHLÂS
İhlâs, samimi olmak, dine içtenlikle bağlanmak, esaslarını sırf Allah
rızası için uygulamak anlamınadır. Mekke'de inmiştir, 4 (dört) âyettir. İslâm'ın
tevhid akîdesinin en özlü ve anlamlı ifadesidir.
113-el-FELAK
Felak, sabah manasına geldiği gibi yarmak manasına da gelir. Bunndan
sonra gelen Nâs sûresiyle birlikte ikisine "iki koruyucu" anlamında
"muavvizeteyn" denir. Bu sûrelerin şifa maksadıyla okunduğuna dair hadisler
vardır. Medine'de inmiºtir. 5 (beº) âyettir.
114-en-NÂS
Nâs, insanlar demektir. Medine'de inmiştir, 6 (altı) âyettir.